Trump’ın Erdoğan’la baş köşeyi paylaştığı Müslüman liderler toplantısından Hamas İsrailli esirleri bırakmadan Gazze’de savaşın bitmeyeceği çıktı.
ABD Başkanı Donald Trump’ın 23 Eylül’de “Müslüman nüfuslu” ülke liderleriyle yaptığı Gazze toplantısında dağ fare doğurdu.
Trump, Türkiye, Endonezya, Katar, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Ürdün, Pakistan ve Mısır devlet ya da hükümet başkanlarıyla düzenlediği toplantıda Gazze’de “Savaşı bitirme planından” söz etti. Gazze’nin konuşulduğu toplantıya Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas katılamadı, çünkü Trump vize vermemişti; BM’de de videoyla hitap etmişti. İsrail de yoktu; gerekçesi Yahudi Yeni Yılı Roş Haşana kutlamalarıydı.
Daha az önce BM konuşmasında Filistin devletini tanımayı Hamas’a ve terörizme destek olarak eleştiren Trump’ın Gazze’de savaşın bitmesi için önkoşulu da Hamas’ın elindeki İsrailli esirleri bir an önce serbest bırakmasıydı. Demek ki İsrail’in Katar saldırısı ardından Hamas ile ateşkes için rehine bırakma artık pazarlık konusu olmaktan çıkmıştı. Savaş böylece bittikten sonra da Gazze’de Müslüman askerlerden oluşan barış gücü görevlendirilecekti.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan görüşmeyi “Çok çok verimli, güzel bir toplantıyı bitirdik. Ben memnunum. Sonucu da hayırlı olsun” diye değerlendirdi.
Trump’ın yanında, baş köşede
Nev York’ta toplantıyı izleyen Türk medyası en çok Trump’ın Erdoğan’a baş köşede, yanında yer verişini ve “çok önemli liderlerle, çok önemli bir toplantı” olduğunu söylemesini öne çıkardı. Trump’ın yanında, baş köşede yer verilmesi Erdoğan’ın iç politikada işine yarayıp yaramayacağını şimdiden kestirmek güç ama İsrail gözünde bir anlamı olabilir. Türk medyası dışında Erdoğan’ın toplantıyı “çok verimli” bulduğu sözleri bir de İsrail medyasında yer bulmuş.
İsrail medyasında bir de dünyada en çok Müslümanın yaşadığı ülke olan Endonezya Cumhurbaşkanı Prabowo Subianto’nun, Türk medyasında hiç yer verilmeyen, “barışın İsrail’in güvencesini garantiye alması gerektiği” sözlerini. Subianto, BM Genel Kurulu konuşmasını da bu sözlerle ve hem Selamın Aleyküm hem de Şalom diyerek bitirmişti.
Daha 9 Eylül’de İsrail uçakları tarafından bombalanan başkentinde, ABD’den milyarlarca dolara aldığı Patriot füzeleri (yazılımları İsrail’i “dost” saydığı için) çalışmayan Katar Emiri Şeyh Temim bin Sani ise bu toplantıyı düzenlediği için Trump’a teşekkür etmişti.
Trump’ın kurnazca bir hamleyle Müslüman liderlerin önemsenme, övülme açığını değerlendirdiğini de söylemek mümkün.
Türkiye asker gönderecek mi?
Trump’ın Müslüman liderlere, teşbihte hata olmaz, bu “yıkama yağlama” toplantısından şu ana çıkan sonuç, yüzlerine karşı, Hamas İsrailli esirleri hemen bırakmazsa savaş bitmez demesi ve bu koşul sağlanırsa Gazze’deki Filistinlilerin güvenliğini, eğer İsrail’in insafına bırakmak istemiyorlarsa, kendilerinin sağlaması, eğer hala öyle bir şey olacaksa, Hamas’ın eylemlerini de kendilerinin durdurması gerektiğini söylemesidir.
Bir açıdan Filistinlileri İsrail’in soykırım politikalarından kurtarma diye bakılabilir, diğer açıdan ölümü gösterip sıtmaya razı etmek diye.
Trump’ın çağrısına ilk yanıt veren ülkenin de 20 bin asker vadeden Endonezya olduğunu öğreniyoruz. Türkiye’nin -herhalde BM gözetimi altında olacak- bir Gazze gücüne asker gönderip göndermeyeceğini henüz bilmiyoruz. Bir gazeteci sorarsa öğreniriz. Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler ve Dışişleri Bakanı Hakan Fidan da Erdoğan’ın heyetinde.
Erdoğan’ın BM konuşması
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın BM Genel Kurulunda yaptığı konuşma etkiliydi. Fotoğraflarla destekleyerek;
Gazze’de Filistinli sivillerin kadın ve çocukların sivillerin uğradığı İsrail zulmünü gösterdi,
Gazze Hamas bahanesiyle yok edilirken Hamas’ın yönetimde olmadığı Batı Şeria’nın işgal edilip sivillerin öldürüldüğüne dikkat çekti,
Netanyahu’nun derdinin ne barış ne de rehineleri kurtarmak olduğunu, Gazze soykırımının İkinci Dünya savaşındaki Yahudi soykırımından, holokosttan farkı olmadığını söyledi.
Türkiye’nin Suriye’de Ahmed Şara yönetimin başarısı ve Kıbrıs Türk halkının haklarını desteklemeye devam edeceğini söyledi ve KKTC’nin tanınması çağrısını -ki bilir kaçıncı kez- yineledi.
Trump’ın Erdoğan’ı toplantıda yanına, baş köşeye oturtmasının başka anlamları da olabilir. Örneğin, Türkiye’nin oradaki tek NATO üyesi, yani ABD’nin askeri müttefiki olması ve 25 Eylül’de Beyaz Saray’da yapacakları toplant akla geliyor.Acaba Türkiye’nin müttefikliği o toplantıda sadece Boeing yolcu uçakları, enerji kaynakları ve nadir toprak elementleri hakları çerçevesiyle değil de Türkiye’nin NATO savunması için de ihtiyaç duyduğu F-35 ve F-16 alımları için de hatırlanacak mı?